eve dönüş ve zaman kavramı üzerine...

Cuma, Mart 28, 2008


Kısa yolculuğumun sonunda eve tekrar dönüş yapmış bulunuyorum salı günü itibariyle. Üç günlük gezimden pek de bişey anladığımı söyleyemeyeceğim. Hayatın insanı nereye götüreceği belli olmuyor. Haftasonu İstanbuldaydım şimdi ise burda. Zaman ne kadar da çabuk geçiyor bizi beklemeden ve de kendi yoluna devam ediyor. Zamana ayak uydurmaya çabaladığım bugünlerde rüzgar beni nereye götürürse oraya doğru yol almaktayım istekli yada isteksiz bir biçimde. Aslında bunun da pek bi önemi yok(şimdilik pek umursamamaktayım)...Buna bir dur demenin zamanı geldi de geçiyor galiba. En kısa zamanda kendime gelmek ümidiyle.

**bu akıp geçen zaman sürecinde bir de inanılmaz dercede baş ağrıları çekiyorum günlerdir....

kaleme alan ~ outis ~ zaman: 00:47 1 fikrini beyan et  

gülümse...

Pazar, Mart 23, 2008


İçten gülmeyeli ne kadar zaman oldu? Bir gün mü, bir hafta mı, bir ay mı, bir yıl mı...? Gülmeyi mi unuttuk ya da unutturulduk mu?

Ne dersiniz sizce hangisi???

kaleme alan ~ outis ~ zaman: 21:45 0 fikrini beyan et  

yolculuk vakti...

Salı, Mart 18, 2008


Bugün birden aklıma geliverdi, haftasonu için İstanbul'a gideceğim gitmesine de, bu gelip gitmeleri kaç kere yaptım acaba diye düşündüm. Her yıl beş defa gidip gelmiş olsam, aşağı yukarı altmış yolculuk yapar. Bu altmış yolculuğun hepsinde farklı farklı simalar bana eslik ederken bir de değişip duran ruh halim eşlik etmekte bana. Yolculuklarımın ilk zamanlarında otobüs fobim olması sebebiyle uyuyamasamda şimdilerde buna alışmış olmanın verdiği rahatlıkta yol boyu uyumaktayım.

İyi mi kötü mü olduğunu bilmediğim birşey de kendimle başbaşa kaldığımda herşeyi fazlaca düşünüyor olmam, hele birde gece yolculuğu olunca, karanlığa dalıp uzaklara gidiyorum. Geçmiş-gelecek birbirine giriyor bu esnada.

Yolculuğun ilginç yanlarında biriside hiç akla gelmeyecek insanlarla hiç akla gelmeyecek yerlerde karşılaşıyor olmam. Bakalım bu yolculukta beni neler bekliyor?

Bu yazıya koyduğum resmi pek beğenmesemde daha iyiyisini bulana kadar idare edeceğim. İlerde kendi fotoğraf makinem olursa(çok istiyorum) kendi çektiğim fotoğrafları kullanmak(bunuda çok istiyorum) ümidiyle. Yakında görüşmek üzere....

kaleme alan ~ outis ~ zaman: 22:23 0 fikrini beyan et  

sonrası kalır...

Pazar, Mart 16, 2008


Geçen yıl Ben Ruhi Bey Nasılım'ı izledikten sonra şiirini alıp okumak istemiştim, ama bir türlü fırsat bulupta okuyamadım. Ben çok şiir okuyan biri olmadığım için sadece, Ben Ruhi Bey Nasılım şiirini aradım, (belkide çok aramadım) bulamadım. Baktım ki Edip Cansever'in bütün şiirlerini Sonrası Kalır I-II şeklinde yayınlamışlar. Ben de dururmuyum Sonrası Kalır II'yi aldım, aldığım gibide okumaya başladım. Okumaya bir müddetara verdiğim bu kitabı yeniden elime aldım bugün. İnsanı alıp geçmişe götürüyor . Nasıl desem sanki daha bir duygusallaşıyor insan...

Bir kaç dize yazmak istiyorum ama hepsi çok güzel, bir türlü karar veremiyorum. En kısa zamanda bir iki dize yazacağım bu kitaptan.
..............
......................

Konuşuyoruz desem konuşmuyoruz da
Ayrı ayrı şeyleri düşünüyoruz üstelik
Birbirimize bakarak
Ne seviyoruz ne de sevmiyoruz birbirimizi
Ne varız ne de yokuz gerçekte
İki lamba gibiyiz, iki ayrı yerden
Aydınlatan odayı.

Değilsek de yakın birbirimize
Uzak da sayılmayız büsbütün
Gökyüzünde iki uçurtma başıboş
Yanyanayızdır sadece

Her çiçek bir çoğulluktur gününe göre
Yalnızlık çoğulluktur.
Sanırım bir giz de yok bu beraberlikte.
...................
................sf:192(sonrası kalırII)

kaleme alan ~ outis ~ zaman: 22:35 0 fikrini beyan et  


Bir yaz ikindisi. Havanın sıcaklığına karşı rüzgarın serinliği...Denizin kokusunu duyar gibiyim, gözlerimi kapıyorum. Evet, evet olmak istediğim yer burası diyorum kendimce. Ama hiç birşey net değil, insanların yüzü belli belirsiz. Böyle olmaması gerek diyorum. İçimi bir korku kaplıyor nedense. Nereye baksam kimseyi tanımıyorum. Olmak istediğim yer burası mı? emin değilim artık. Tam uzanıp birine dokunsam herşey elimden kayıp gidiyor, tutamıyorum....

Bir de bakmışım saat çalıyor. Herşey bir rüyaymış meğer.
Karanlık bir pazardan aydınlık bir pazartesiye uzanan bir rüya...

kaleme alan ~ outis ~ zaman: 21:59 0 fikrini beyan et  

Cuma, Mart 14, 2008


vazgeçilmezlik ve ulaşılmazlık arası bir yer;
ne kimse vazgeçilmez
ne kimse ulaşılmaz
tam ikisinin ortasında
durabilsen, durabilsem, durabilsek....

kaleme alan ~ outis ~ zaman: 23:11 2 fikrini beyan et  

yağmur ve .......

Perşembe, Mart 13, 2008




Uzunca bir zamandan sonra kalbimi hissedebilmek güzelmiş. Hala varmış ve hala çarpabiliyormuş...

kaleme alan ~ outis ~ zaman: 23:19 0 fikrini beyan et  

bağımlılığa dair...

Çarşamba, Mart 12, 2008



hepimiz farkında olmadan bağlısı olmuşuz birşeylerin;

Kimimiz internete, kimimiz televizyona, kimimiz oyunlara, kimimiz insanlara. Hele bir insana bağlı olmak kör eder sizi bütün benliğinizi ona odarsınız. İki kişilik yaşamaya başlarsınız, herşey iki kişiliktir artık sizin için, iki kişilik düşünür iki kişlik hareket edersiniz. İki kişilik yaşamda diğer taraf ağırlık başarsa siz siz olmaktan çıkarsınız, bir süre sonrada kendi kimliğinizi, kendi zevklerinizi unutmuş olursunuz. Taki karşı taraftan hiç beklemedik bir şey görene kadar...

................
...............

sonrasında ise;
düş kırıklıkları, kalp ağrıları ve ardından gelen pişmanlık, boşa geçen zaman...
...............
...........
belli bir zaman sonra
düzene sokulan hayat ve akılda kalan anılar
............
..............

kaleme alan ~ outis ~ zaman: 00:40 0 fikrini beyan et  

Salı, Mart 11, 2008



her güzel şeyin ömrü kısa mı olmak zorunda???

kaleme alan ~ outis ~ zaman: 23:37 0 fikrini beyan et  

magic knight rayearth


Youtube de gezinirken japon animelerine gözüm takıldı. Oldum olasıda severim ben bu anime tarzı çizgi filmleri. Sürekli takip gerektiren çizgi filmlerdir genllikle. Anime ya bunlar japonlar kendi gözlerinin minicik olmasına inat bunların gözünü kocaman yaparlar.
Magic knight rayearth benim sevdiğim animelerden birtanesidir. Okul dönüşlerimde beni televizyona kilitlerdi. Bir kaç kanalda yayınladı ama en son brt diye bir kanal vardı orda görmüştüm bundan on sene önceydi. Sonunu izlemem rağmen pekte hatırlamıyorum şimdi. Yine olsa yine izlerim. Ben en çok da Hikaru'yu severdim. kızıl saçlı olan nerden geldiyse aklıma şimdi...


med cezir manzaraları...

Pazartesi, Mart 10, 2008


Dün kanalları zaplarken gözüme takıldı. Daha öncede izlemiş olmama rağmen oturdum tekrar izledim. Bu filme takılmamım bir diğer sebebide filmde Zuhal Olcay ve rahmetli Yılmaz Zafer'in oynamasır.

Zeynep (Zuhal Olcay) eğitimini yurtdışında yapmış bir müddette orda yaşadığı için rahatlığa alışmıştır. Yıllar sonra tekrar türkiyeye geldiğinde bir bankada iyi bir mevkiyle işe başlar. Buraya dönmesindeki amaçlardan birtaneside eskiden soğuk baktığı evliliği artık istemektedir. Evlenip çocuk sahibi olmak gibi.banka müdürü Erol (Kadir İnanır) kendi içinde gelditleri olan dengesiz bir kişilkitir. Hiç de sevmem aslında böyle dengesiz insanları ama neyse filme dönelim. Erol'un gelgitleri Zeynep'i etkilemiştir. Zaman geçtikçe bu tuhaf adama aşık oluvermiştir. Ama bu aşk ikisinede zarar vermekten başka birşey değildir. Bu gel gitleri anlamayan Zeynep en yakın arkadaşı Ümit'ten (Yılmaz Zafer) yardım ister. Ümit hem iyi bir arkadaş hemde iyi bir psikologtur. Filmin sonunda Erol'un manik depresif olduğu ortaya çıkıyor.

Mutlu sonla bitmeyen bu filmde Kadir İnanırı mafya babası karakterleri dışında bir rolde görmek güzeldi. Zuhal Olcay'ı daha yazının başındada belirttiğim gibi oldum olası beğenirim. Ben ikidir TRT2 de izledim bu filmi. Kim bilir belki sizede denk gelir birgün izlersinir. Bu yazıyı okuduktan sonra kafanıza koyup filmi bulmaya karar verirsiniz.

Olamaz mı??? Olabilir....

recep ivedik sinemalarda....

Pazar, Mart 09, 2008



İnsanların çılgıncasına gitmiş olduğu gişe rekorları kıran bu filme bende katkıda bulunmuş oluyorum dün itibariyle. Normalde çok izlenen ve çok okunan şeylere karşı antipatim olmasına karşın gidip ne oluyomuş bir bakmak istedim. Fragmanlarını daha önceden izlediğim için aşağı yukarı nasıl bir film olduğu belliydi yaa... Sinema salonunda inanılmaz bir rağbet var. Gidiyorum yerimi bulup oturuyorum. Film başlıyor.
İnsanlar Recep İvedik'i görünce gülmeye, kahakaha atmaya başlıyolar. Şartlanmışlar gibi geldi bana biraz. Öyle şartlandırmışlar ki kendilerini gülmek için, onlar güldükçe ben onlara bakıyorum. Bu kadar komik olan nedir acaba? Diyeceksiniz şimdi, sen hiç mi gülmedin filmi izlerken? Güldüm gülmesine de abartıya kaçmadan, komik gelen yerlere güldüm ,ağzından çıkan her lafa değil...

İyi film olmuş ama yani tatmin edici değil. Sonu itibariylede Recep İvedik 2 nin gelmesi kesin gibi duruyor. Yeni bir ayşegül serisi olabilir film. Recep İvedik Tatilde, Recep İvedik Ormanda vs vs vs

Filmin konusuna gelince;

Halk kahramanımız recep ivedik birgün trafikteyken bir adamın düşürdüğü cüzdanı bulur. Cüzdan sahibide antalyada otelleri olan birisidir. Recep bunu televizyonda görür görmez kimliğinden tanır adamın konuştuklarını beğenir ve adama cüzdanını götürmeye karar verir. Oraya ulaşıncaya kadar başından geçen zorlu olaylardan sonra otele ulaştırtır!! kendini sonrası fragmanlardan da anlaşıldığı gibi çocukluk aşkı Sibeli görmesiyle devam eder. Onu etkilemek için yapmadığı kalmaz. Filmin sonunda da Sibel Recep'i tanımıştır ama....

Bundan sonrasını anlatmayacağım merak ediyorsanız filmi izlersiniz.

Birde Sibel'i görünce aklıma Halime geldi. Halimeyi görebilecek miyiz filmlerde acaba?

kaleme alan ~ outis ~ zaman: 14:14 0 fikrini beyan et  

parlement pazar gecesi sineması....



Aron Neville&Linsa Ronstad'ın söyledikleri All My Life şarkısını dinlerken aklıma ilk gelen çocukluğumda starda çıkan parlement pazar gecesi sineması oldu. Pazar günü yanılmıyorsam sekizde yada dokuzda başlardı. Ertesi gün okul olunca çıkan filmlerin hepsini izleyemesem bile izlemek için can atardım.

Eskiden tv daha eğlenceliydi sanki şimdi bi kanal ne yaparsa diğeride onun bir benzerini yapamadan duramaz olmuş. neyse konumuzdan sapmadan devam edelim. Bu filmleri izledikten sonra ertesi günü birbirmize anlatırdık; dün şu film vardı izledim mi gibisinden .... hatırlıyorumda temel içgüdü tv de ilk kez orda çıkmıştı 18 yaş sınırlaması bile vardı:)) yasak olunca daha çok merak edilir herşey
Tabiki izledim ama çokda sınırlanacak bişeyde yoktu doğrusu. Gayet normal gelmişti....

kaleme alan ~ outis ~ zaman: 12:40 1 fikrini beyan et  

anlamsız....

Cumartesi, Mart 08, 2008

Kelimler boğazımda düğümleniyor ve anlamlı birer hale gelemiyor bir türlü. Kafamın içindekileri düzenlemek o kadar zormuş ki. Denizin ortasında tek başıma olmak istiyorum. Hiç bir ağılık hissetmeden öylece orada olabilmek. İyi kötü her şeyden uzakta sadece ben, yani kendimle baş başa kalabilmek; Belki o zaman içimde çırpınıp duran sesimi duyabilirim ve de duyurabilirim başkalarına...

kaleme alan ~ outis ~ zaman: 23:29 0 fikrini beyan et  

ekşi sözlük

Ekşi Sözlük şu günlerde her okurunu yazar yapan yapıyor. Eğer sizde ekşi de yazar olmak istiyorsanız bir an önce okur olarak kaydınızı yaptırın. Yok ben sadece okumak istiyorum diyorsanız, hiç bulaşmayın. Ben ne çaylaklar gördüm hala sıra bekliyolar...

kaleme alan ~ outis ~ zaman: 00:24 0 fikrini beyan et