hayat durma dayat
Çarşamba, Kasım 03, 2010
Jehan Barbur mu dediniz. Bende derim ki eşşiz durulukta insanı dinlendiren enfes bir ses.
Yaşlanıyormuyum artık ne. Gün geçtikçe daha türkçe sözlü hafif batı müziği dinler oldum. Şarkıların özellikle sözleride cezbeder oldu beni. Sözlerin arkasında yer alan müzikte cabası; olmazsa olmazlardan. İşte bunların hepsi Jehan Barnbur'un son albümünde ( diğer albümlerini yok saymıyorum yanlış anlamayın )bulmak mümkün. Sözsüz bile müzikler tek başına yeterli insanı dinlendirmeye, üzerine birde sözler eklendince alıp götürüyor beni başka derinliklere...
mutlaka dinlenmesi gereken üç şarkı sıralaması yaparsam eğer;
1. yoluma çıkma
2. gidersen
3. hayat
Diğerlerine haksızlık yapmak istemem; ama bunları bıkmadan usanmadan dinleyebilirim ,günlerce, aylarca, yıllarca...
küçük prens
**(Bu kitabı bir büyüğe sunuyor olmamdan dolayı çocuk okurlarımın beni hoş görmelerini dilerim. Bunu yapmamın çok ciddi bir nedeni var: O. benim dünyadaki en iyi arkadaşım. İkinci nedenim de şu: Bu adam her şeyi anlıyor, çocuk kitaplarını bile. Üçüncü bir nedenim daha var: Fransa'da yaşıyor şu anda, aç ve üşüyor. Biraz yüreğinin ısıtılması ona iyi gelir. Eğer bütün bu nedenler size yeterli gelmiyorsa, o zaman ben de bu kitabı onun çocukluğuna armağan ederim. Bütün büyüklerin bir zamanlar çocuk olduğunu biliyoruz: pek azı bunu hatırlasa da...
Neyse, sunuşumu şöylece değiştiriyorum
**Leon Werth'in çocukluğuna...
Çocuk olmayı unutanların; tekrar tekrar okunması tavsiye edilir.
Kim demiş çocuk kitabı diye, bence çocuklar için değil tam aksine yetişkinlere özel yazılmış bir kitap. Zaman zaman kabaran okuma isteğimle internetten okusamda; her okuduğumda ayrı keyif alırım. Bazen açar sadece bir bölümünü okur kapatırım. İnternetten de kitap okunmaz ki gidip alsana diyeceksiniz. Ben de almayı istemişimdir; ama her kitapçıya gitiğimde de aklıma gelmez onun bulunduğu rafa gitmek.
Ya biri bana hatırlatsın bu kitabı alacağımı ya da alıp gelsin hediye etsin. Her türlüsü kabulumdür. :)
** kitap'tan alıntıdır
Rüya gibi pardon "şaka gibi " geldi geçti
Pazartesi, Kasım 01, 2010
Uzun aralardan sonra işte geldim burdayım ben bu işte ustayım.Çok mahçupum bu blog alemine hep yazacağım yazacağım diye söz veriyorum ama bi'türlü fırsat bulamıyorum. Aslında bahane çok üretmek isteyene neyse vicdanımı rahatlattıktan sonra, özür faslını geçebilirim.
Bu sıralar gündemim bi hayli yoğun. Malumunuz bende bi sınavzede oluğum için sınav ha iptal oldu ha olacak derken temmuzdan beri zaman nasıl geçti de bu güne geldik pek anlamış değilim. Daha doğrusu temmuzdan beri hayatımı ben yönlendirmiyorum da şöyle olan biteni dışardan izliyomuş gibiyim. Oysaki sınav bitti diye ne kadar çok sevinmiştim. Kurtulduk artık, stres yok, beklicez, gerisi prosedürel şeyler diye; ama hiç bir şey gözüktüğü gibi değilmiş. Kopya söylentilerinin baş göstermesininden sonra iptal olup olmayacağı muabbetleri ve sonunda iptal edilen sınava giriş hepsi bi'anda oldu bitti sanki. Hiç bir şey anlamadım bu geçen zamandan. Rüya gibi geldi geçti derler ya ben bunu şaka gibi geldi geçti olarak değiştirmek istiyorum.
31 Ekim günü geldi çattı ama tüm gariplikleriyle yılın en tuhaf günü olma ödülünü alabilir benden .Saatlerin bir saat geriye alınmasıyla uyku düzenimin alt üst olmasına mı yanayım ya da çok sevgili ÖSYM'mizin aldığı süper güvenlik önlemlerine mi yoksa bizim için sunulan sınav için gerekli malzemlerin teminine mi. 31 Ekim için trajikomik bi gün desek hiçde yalan söylememiş olurum. Hele sınav sabahı ne giysem de üstümde metal olmasın diye düşünmekten dolabın önünde saatlerce oyalandım sanırım. Neyse efendim sınav yerine gitiğimde ne göreyim insalar kuyruk olmuş polis kontrolünde içeri alınıyorlar. Polis bayan giriş kapısında üstümü kontrol ederken ellemediği yerimi bırakmadı; sabah sabah tacize uğramış gibi hissettim kendimi. Sonunda elinden kurtuldum da sınıfımı bulabildim. Sıramda çok sevgili bi okadar da düşünceli bi OSYM'mizin bizim için temin ettmiş olduğu iki adet kurşun kalem( fatih kalem), silgi( markası belli değil),açmayan kalemtıraş, peçete, su (erikli ),şekerelme (olips) minicik bi poşetin içinde beni beklemekte. Ben daha şatafatlı bişey beklerken hayal kırıklığına uğramış bulundum. Niye beklentini yüksek tutarsın ki be insan!!
En azından ön sıralarda olmanın veriği mutlulukla poyannacılık felan oynuyorum kendi kendime. Sınav gözetmeni de içinde bi stand-upçı barındırır edasıyla sabah sabah da güldürdü bizi ohh değme keyfime. Soru kitapçıklarını da kontrol ettik hatalı bişey yok Tamam saat de geldi başlayabiliriz artık. Biri de yaparım ikiyide yaparım üçüde yaparım diye oynarken bi'ara kalemi açayım dedim "hay bin lanet" işe yaramayacak şeyi ne diye getirirsin önüme çok saygıdeğer OSYM. Kalemi çevirim çevirim ne açan var ne açılan; gülerim ağlanacak halime neyse gözetmenler anladılar halimi hemen yedek kalem ve kalemtıraş takviyesi yaptılar (itiraf edeyim ki içimden küfürü bastım ne yapayım vallahi hakettiler).
Ben kaldığım yerden devam ederken sorularıma son yarım saat kala içime ne giriyosa artık (şeytan mı dürtüyo billemedim); neden değiştirirsin "ahh ahh" o bildiklerini; her seferinde kızsamda neden aynı hatayı yapıp duruyorum diye sorarım kendime; ama cevap veren yok :/ Onları da değiştirmesem şimdi mutlu bi insan olabilirdim ; ama artık olmuşla ölmüş meselesi yapıcak bi'şey yok bekleyip görmekten başka. Bu aralar OSYM jethızıyla servis sunduğu için aylarca sonuç açıklansın diye beklemeyeceğiz en azından 10 gün içinde görücem anya yı konya yı.
Yukarıda biyerde sesimi duyan varsa eğer; daha başka istediklerim de var ama şu anda en çok istediğim şey aralıkta tamamıyle başka bi şehire gidip yerleşmek. Yeni yılda yeni bi şehirde yaşamak ümidiyle
** çok yakında gelişmelerle tekrardan burdayım (umarım gelişmeler iyi olur ).